Mayıs 07, 2007

Günlük - II

  • Hoh hoh hoyt, bahar geldi :)

  • Bir insanı tanımanın en kolay yolu onu kızdırmakmış.

  • [18.2.07] 300 Spartalı (veya sonu gelmeyen haçlı seferleri ve Hint-Avrupa barbarlığı)

    Bu filmi dün sinemada izleme gafletinde bulundum. Bir süredir, "gösterime giren bir filmi izle/izleme kararını IMDB puanına ve puan histogramına bakıp vereyim" diye bir fikir vardı kafamda. Ben de puan dağılımına baktım, puan, dağılımlar, herşey güzel, filmi izlemeye karar verdim.. ve fakat sonuç hüsran oldu. Æon Flux'tan beri bu kadar kötü bir film görmemiştim. Filmin IMDB puanlarının manipüle edilmiş olduğundan şüpheleniyorum.

    Filmden notlar:
    • Filmde Persler (yani İranlılar) muazzam bir orduyla Yunanistan'a saldırır. Zencilerden, kölelerden, mutantlardan, orklardan, gergedanlardan... oluşan Pers ordusu yine bir zenci olan Serhas komutasındadır. Ordu bir hilkat garibesi resmi geçiti gibidir. Özetle, Pers ordusu Sauron'un ordusuna çok fazla benziyordu. Zaten Tolkien'in kitabında da antagonist kuvvetlerin bir kısmı "doğu dölleri" olarak geçmez mi? Standart doğu (ve zenci) düşmanlığı yani.. Alt metin: Doğulular insan değildir, başka, "lesser" bir şeydir.

    • Bir diğer alt metin: Persler (yani doğulular) köleleştiricidir. Spartalılar ise özgürlük savunucusu..

      Kölelik, tarihi insanlık tarihi kadar eski olup modern dünyada ortadan kalkması (?) ise oldukça yeni olan bir şey. Spartalıların ataları (Dorlar?) bölgeyi istila ettiklerinde, ilk yaptıkları şey elbette yerel halkı köleleştirmek olmuş. Helios olarak adlandırılan yerel halk tarımla uğraşıp, Spartalılara yiyecek sağlarmış. Helios toprağa bağlıymış ve alınıp satılamıyormuş, fakat sonuçta köleymişler ve sık sık başkaldırıyorlarmış. Spartalılar Helios'u zaman zaman zevkine öldürürmüş. Sonuç: Spartalılar da pekala köleleştiriciydi.

      Spartalıların özgürlük savunucusu olması durumuna gelirsek. Spartalıların özgürlüğün değerini bildiği çok açık, zira erdemlilikleri ve iffetleri bozulmaması için Spartalıların seyahat etmesi yasakmış, yabancıların da Sparta'ya gelmesi yasakmış. Bildiğiniz baskı rejimiymiş Sparta yani. Benim bildiğim, bir rejim ne kadar insan doğasına aykırı ise, doğal olarak insanlar o rejimden o kadar kaçmak ister. Rejim de elbette insanları ülkede tutabilmek için baskı uygular.

      Önemli bir nokta: Sparta kültürü nasyonal sosyalizm'in (Nazi partisi) ortaya çıkışına ilham kaynağı olmuş.

    • Spartalılar kadınlarına değer verir ama Persler kadınları küçük görür. Persleri bilmiyorum ama Spartalılar kadınlarına gerçekten değer verirmiş (bkz. wikipedia), bu doğru bir argüman yani. Bu durum o çağlar için gerçekten alışılmadık bir durum, zira aynı dönemde Atina'da bir kadın kocası ile birlikte yemek yiyemezdi. Çünkü bu durumda kocasına yeterince iyi hizmet edemediği düşünülürmüş.

    • Doğulular barbardır: Ben barbarlığın insan doğasının bir parçası olduğunu düşünüyorum. Batı medeniyetinin barbarlıkta doğu medeniyetinin gerisinde kaldığını düşünmüyorum, hatta bazen daha barbar olabildiklerini düşünüyorum, zira batı barbarlığı sistematik olarak yaptı ve hala da yapıyor.

      Burada batı ile kastedilen aslında her zaman olduğu gibi HA kültürü. O yüzden HA halklarından barbarlıkla ilgili birkaç örnek vereyim. Yunanistan'a Hint-Avrupalılar ilk kez geldiğinde yarımada yüzyıllar süren bir karanlık çağa girmişti; yarımadayı darmadağın etmişler çünkü. İkinci bir örnek ise Vandallar. Vandallar inanılmaz barbar bir Alman kavmi, Orklar için Tolkien'e esin kaynağı olmuşlardır [ref?]. "Vandalizm" kelimesi de yine bu Vandallardan geliyor. Sonuç: Hiçbir insan topluluğu masum değildir.

    • Son olarak Perslerin, veya Fars dili-kültürünün atası olan halkın tıpkı Spartalılar veya Yunanlar veya Hintliler veya Latinler veya Almanlar... gibi Hint-Avrupa (HA) kökenli olduğunu belirtmeliyim. Spartalılar ile Persler akraba yani, üstelik o kadar da uzaktan değil. Tarihte "Aryan" kelimesini ilk telaffuz eden kişi filmdeki insan-tanrı Serhas'ın babası olan Darius'tur. Aryan "asil" demektir. HA'lıların doğu kolu Aryanlar olarak adlandırılır. Afgan ve İran kelimeleri de Aryan kelimesinden gelir.

      Yazı içinde referans vermediğim için özür diliyorum. Bilgiler Russell'ın Batı Felsefesi Tarihi 1. Cilt, Halikarnas Balıkçısının kitapları, Wikipedia'dan. Vandal-Ork-Tolkien bağlantısı tamamen yanlış olabilir, sanırım o sonucu ben kendim çıkarmıştım.

  • Keşfedilen güzel filmler: 12 Öfkeli Adam (1957) ve Labirent (1986).

    12 Öfkeli Adam, bir mahkeme filmi. Ancak mahkeme filmlerinde sayısız kez gördüğümüz avukat/savcının tanıkları sorgulaması, delillerin sunulması vs. şablonundan farklı olarak bu film jüri odasında geçiyor. 12 jüri üyesi mahkemenin son aşamasında sanığın suçlu olup olmadığına karar vermeye çalışıyorlar. Eğer sanık suçlu bulunursa muhtemelen ölüm cezasına çarptırılacak.

    Başlangıçta herşey çok açık görünüyor, yani şöyle ki, sanık bir varoş çocuğu, babasını bıçaklayarak öldürmek ile suçlanmakta. Suçlu olmalı, tüm delil ve tanıklar bu doğrultuda, zaten bir varoş çocuğundan başka ne beklenir ki? Ama belki de bazı deliller veya ifadeler yeterince nesnel yorumlanmamıştır, veya gözden kaçmıştır, hatta umursanmamıştır..

    Film IMDB oylamalarından 8.7 puan almış ve şu an itibari ile tüm zamanların en iyi 14. filmi. Bu aralar Digitürk'ün sinema kanallarından birinde veriliyor.

    Labirent: Eğlenceli bir filmi. Film Oz büyücüsü+Alis Harikalar Diyarında+Muppet Show şeklinde formüle edilebilir sanırım. Goblin kralı rolünde David Bowie'yi, Sarah rolünde de tüm zamanların en güzel kadınlarından Jennifer Connely'i çıtırlık zamanlarında görüyoruz.

    Ben filmde en çok yardım elleri sahnesini sevdim. Ellerin yaptığı yüz şekilleri harikaydı. Ayrıca kuklalar da harikaydı bence, Henson amca Muppet Show deneyimini konuşturmuş. Sonuç: Genel olarak keyifli bir film. [7 Mayıs: Konuşan eller bu aralar bi kolanın light olanının TV reklamında var.]

  • İzlemek istediğim filmler için epeeeey uzun bir listem var. Bunlardan biri de Savaş Sisi idi. Bu bir film değil, belgesel aslında. 2004 yılı en iyi belgesel ve film müziği Oskarlarını almış. Kızılay'da Dost kitabevinde ucuz DVD'ler arasında karşıma çıkınca (Das Boot da vardı ucuz DVDler arasında son baktığımda, ve birkaç güzel film daha var orada) hemen alıp izledim..

    Film Robert S. McNamara'nın anıları üzerine kurulu, anılar savaş üzerine 11 ders şeklinde düzenlenmiş. Ben bu filmi izlemeden önce McNamara hakkında hemen hiçbir şey bilmiyordum. İzleyince öğrendim ki McNamara = Vietnam savaşı denilebilirmiş aşağı yukarı. Kendisi 2. Dünya savaşının Pasifik cephesinde de önemli görevler almış, ve benim bu filmden bahsediyor olmamın esas nedeni McNamara'nın bu dönemde yaptıkları bazı şeyler ile ilgili anlattıkları.

    Savaşta McNamara o zamanların Hava Kuvvetleri komutanı LeMay ile çalışmış. Bunlar Japon şehirlerini öyle bir bombalamışlar ki atom bombaları bu yıkımın yanında devede kulak kalıyor. O zamanlar Japon evleri neredeyse tamamen ahşap ve kağıttan yapılıyormuş, bu nedenle de yangına karşı çok hassaslarmış. Hal böyleyken Amerika ne yapmış, şehirleri yangın bombaları (napalm?) ile bombalamışlar. Örneğin Tokyo bombardımanında bir gecede şehrin yarısından fazlasını yoketmişler ve, dile kolay, 100.000 insanı öldürmüşler. McNamara o zamanın Tokyo'su için yaklaşık New York büyüklüğünde bir şehir diyor. Kana susamış savaş tanrısı bununla yetinmemiş elbette. Tam 67 Japon şehrini yangın bombalarıyla bombalayıp bu şehirlerde yaşayan insanların %50-%90'ını öldürmüşler. LeMay McNamara'ya, "Eğer kaybetseydik, kesinlikle savaş suçları mahkemesinde yargılanırdık" demiş. McNamara söyleyemedi elbette, 12. dersi onun adına ben ekleyeyim: Ders 12: Kazandığın sürece savaşı nasıl kazandığının önemi yoktur. "Demek savaş böyle bir şeymiş" dedirtiyor insana.

    Tabii buna hemen Japonların da sütten çıkmış ak kaşık olmadıklarını eklemem gerekiyor. Japonlar Asya'da, Auschwitz kamp baştabibi Doktor Mengele'yi yaya bırakacak deneyler, eziyetler yapmışlar. Kwai köprüsünü izleyenler Japon zulmünün dramatizasyonunu görmüştür. İşte ben gerçekten o zulme uğrayan insanlar ile yapılmış bir belgesel izlemiştim. Savaşın bitmesinin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen korkunç durumdaydılar.

  • Olimpos'taki Kadir'in yeri yanmış.. Bir kere kalmıştım orada. Güzel yerdi, yılların ve onlarca milletten binlerce insanla geçen zamanın kalın tortusu vardı. Ve fakat bildiğim kadarı ile "tesis" ruhsatsızdı, yani orada böyle bir yer yapmak yasaktı aslında. Yandığında eminim ormandan da büyük bir parçayı beraberinde götürmüştür, bu da elbette orada kurulacak bir tesise ruhsat vermemek için en geçerli neden.

  • Yerdeniz öykülerinin animasyon filmi yapılmış. Filmi yapan Miyazaki'nin oğlu, Goro Miyazaki. Yazı yazıldığı tarihte filmin IMDB puanı 6.7 yıldızdı, yani çok iyi bir film olmamış olabilir. Yıldız dağılım histogramına baktığımızda 5-6 yıldız civarında ikircik tepesini görüyoruz, bu da bu film pek olmamış demek için az çok geçerli bir sebep.

    Öte yandan IMDB oylama puanlarına her zaman güven olmadığını vurgulamam gerekiyor. Bunun için iki örnek vereyim, birincisi (bence) çok iyi bir film olan Eye of the Beholder, puanı 4.4, diğeri de dün izlediğim "filmus horribilis" 300 Spartalı, puanı 8.3. 300'ü bilahare yerden yere vurup bir güzel kabartmak istiyorum.

    Sonuç: Gedo Senki'yi izleyip bir bakmak lazım, ama beklentileri düşük tutarak. Filmin fragmanı burada.

  • Hoh hoh hoyt bahar geliyor :)

0 yorum yapılmış: