Aralık 07, 2006

Yazgeçler - XIII

  • "The only way to make a man trustworthy is to trust him."
    - Henry Stimson

  • ODTÜ'nün tilkileri:

    ODTÜ'nün Tilkileri - IIIODTÜ'nün Tilkileri - II

    Resimdeki yer Fizik bölümünün otoparkı. Tilkiler kedilerimiz ile birlikte karınlarını doyuruyorlar. Tilkiler çok güzel ve zarif hayvanlar. Ayrıca çok ürkekler, ilk resimde kendilerini beni farketmelerinin ardından kaçarlarken görüyoruz :)

  • Google videoları arasında neler neler varmış (aşağıdakilerin çoğu telif hakkı düşmüş eski klasikler, ama hepsi değil):

  • Filmler Linux'ta indir bağlantısına tıklamak suretiyle avi olarak indirilebiliyor ve avi'nin kalitesi web sayfasındaki görüntüden daha iyi oluyor. Öte yandan, Windows'ta indir bağlantısına tıklandığında bir video oynatıcı exe'si geliyor. Herhalde o oynatıcı ile indiriliyor filmler, bilmiyorum, exe'yi hiç indirmedim. Sonuçta Windows'tan da indirilebiliyor olmalı videolar (çünkü indir bağlantısı var) ama Linux'taki kadar rahat bir şekilde değil.

  • Üç adet video:
    1. Tokatlı yay ustasından sepet şov. O şeyi gerçekten kendisi icat etmişse bravo.
    2. Müzik ruhun dansıdır. Ruh dans edince bilgisayarın faresi de dans eder elbette.
    3. 2 nolu video bu video'dan esinlenmiş.

  • 6 milyar nüfuslu gezegenimizin tüm servetinin yarısına 37 milyon kişi sahipmiş. Dünya servetinin %1'ini ise 4 milyar kişi paylaşıyormuş.

  • "Eski Türklerde askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı önlemek için sırtlarını bir nesneye vererek korumaya alır, öyle ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra bu sırt dayanan taşın ismi olan ARKA-TAŞ biraz değişerek ARKADAŞ şeklini almış. Arkadaş bugün bile güvenebileceğimiz, bizi arkadan vurmayacak olan samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir."
    Bir Yahoo grubuna atılan e-postadan

  • Sağda gördüğünüz fotoğrafı Cenevre'de çekmiştim, resim epeydir Flickr'da duruyor ama heykeldeki zarif bayanın gizemini yeni çözdüm. Resimdeki Avusturya-Macaristan İmparatoriçesi Elizabeth'in heykeli imiş; bu kısmı zaten biliyoruz aslına, çünkü heykelin kaidesinde yazıyor. Yeni öğrendiğim şey ise İmparatoriçe Elizabeth'in "Sissi" [wiki] olduğu. Sissi'yi 70'li yıllarda ve öncesinde doğanların tanıma şansı yüksek sanırım, 50-60'larda çekilmiş üç adet "Sissi" filmi vardı [1, 2, 3] ve bu filmleri zamanında TRT vermişti. Bunlar Sissi'yi güzeller güzeli Romy Schneider'in [wiki] oynadığı harika filmlerdi. Yani o zaman için güzel gelmişti de şu an izlesem çok naif gelir herhalde, genelde öyle oluyor çünkü.

    Sissi 1898'de Cenevre'de Léman gölü kıyısında yürürken bıçaklanarak öldürülmüş. Heykel de göl kıyısında bulunuyor; belki de tam olarak Sissi'nin saldırıya uğradığı yerde..


  • House: Oh be "Salin"in ne olduğunu öğrendim; salin "serum fizyolojik"miş [wiki], yani steril su + tuz'dan başka birşey değil. Aklıma gelmişken, "Lumbar ponksiyon" çevirisine gıcık oluyorum, şuna "bel suyu almak" deseler ya. "Kardiyak arrest" diye çevrilen şey de kalp durmasıymış. ER'da da kırık'ı fraktür diye çeviriyorlardı..?!? Çevirmenlik işine mi girsem acaba, bi o kalmıştı burnumu sokmadığım; ki ona da girmiş bulunduk "Das Boot" vesilesiyle aslında.. Tezimi kim yazacak, işte onu çok merak ediyorum !?!?!!

  • Dicitürk, House'un başında "Gençler için kötü örnek oluşturabilecek davranışlar" uyarısı yapmaya başladı. İlk gördüğümde kızdım, sonra güldüm, sonra biraz hak verdim. Bugüne kadar House'un yaptığı (hemen) hiçbir şeyin yanlış olduğunu düşünmedim, ama dizide verilen davranışlar nedenini anlamadan, olduğu gibi taklit edilirse zararlı olabilir, ve gençler söz konusu olduğunda bu pekala mümkün.

    Gerçi neyini taklit edecekler, kalp nakli gereken yaşlı bir hastaya kalp bulmak için teşhis koyulamamış bir rahatsızlığı olan ve beyin ölümü gerçekleşmiş başka bir hastanın organları nakil kurumunca reddedilince önce bu "ölüye" teşhis koyup, sonra tedavi edip, sonra da kalbini yaşlı hastaya naklettirmeyi mi :) ???

  • Noktadan tek doğru geçmez, tek gözlemden sonuç çıkmazmış.

  • Beatles'ın "Strawberry Fields Forever" şarkısınının sonunda "tren geçtiğini" düşünen (ve bunu web'e yazan) tek kişi olabilirim? Şarkının klibinde bile tren geçmiyor şarkı bittiğinde. Şarkının kendi makalesi var Wikipedia'da, orada da bahsedilmiyor bir trenden, bu nasıl iştir anlamadım..?

  • Bu aralar milyon kere dinlenilip komşularda beyin tahribatı yapılan şarkılar:
  • Yapmak için 9 günden fazla uğraştığım, uğruna makine ile dikiş dikmeyi öğrendiğim Cody'm uçmadı :-( Cody bu uçurtmayı ilk kez yapan eksantrik kişinin soyadı, bir de şu sevimli ufaklığın ismi olabilir.

  • Digitürk'ün House tanıtım sayfalarında Dr. Allison karakteri için şöyle yazıyor: "Bağışıklık sistemi konusunda uzman olan Dr. Allison, espirileri ve iyimser yapısıyla ekibin neş'e kaynağı." ....nasıl yani?!???

  • "To err is human; to forgive, infrequent."
    - Franklin P. Adams

  • "There is no excellent beauty that hath not some strangeness in the proportion."
    - Sir Francis Bacon

  • House: Suçluluk duygusu (yapılanlar ile ilgili olan değil, yapılamayanlarla ilgili olan), narsizmden de beslenebiliyormuş. Narsist kişi herşeyi yapmaya muktedir olduğunu düşünür (ör. insanlığı kurtarmak), yapamayınca da suçluluk duyarmış..

  • Pek çok web sayfasında, örneğin dokümantasyon sayfalarında ve arama motoru sonuçlarında "önceki sayfa", "sonraki sayfa" gibi bağlantılar bulunur içerik birden fazla sayfaya bölündüğü için. Bu bağlantılar HTML içinde özel bir şekilde ifade edilse (örneğin META taglar ile), ve tarayıcımız bunu tanısa, araç çubuğunda da ileri, geri, dizini aç gibi butonlar olsa ve oradan sayfa değiştirebilsek fena olmazdı bence. Aslında bu özellik tarayıcı tarafında mesela FFX için küçük bir eklenti ile halledilebilecek birşey gibi geliyor bana.

  • Kültür bakanlığının görme engellilere yönelik sesli kitap hizmeti varmış.

  • "There is no pleasure in having nothing to do; the fun is in having lots to do and not doing it."
    - Mary Wilson Little

  • "Every nation ridicules other nations, and all are right."
    - Arthur Schopenhauer
    [Kesinlikle doğru.]

  • Art is science made clear.
    - Jean Cocteau
    [ Heh heh, sen öyle zannet =) ]

1 yorum yapılmış:

clémentine dedi ki...

ER'da sona doğru gelirken -benim için en azından- senin House sevgin imrendiriyor dersem, yalan söylemiş olmam.

ER bizde 9. sezonda olmasına rağmen gerçek dünyasında 13. sezonda olduğu için, çoğu bölümünü internetten indirip -bayaca sabır gerektiriyor, çünkü çok az insanda var açıkcası- seyrediyorum. Tabii alt yazısı yok.

Kuzenim -ki ingilizcesi benden 30-40 kat iyi- ER'da alt yazıya gerek olmadığını, çünkü ingilizce bilmenin de diziyi anlamaya yetmeyeceği görüşünde. Onca tıbbi terim arasında boğulmaktansa sadece izlediğini söylemişti.

Geçenlerde sen House insana bir şeyler öğretiyor, ER başka türlü demiştin -toparlayamadım gerçi ama- yani boğaza tüp takmak, her yanından kan fışkırsa dahi bir hastaya yapılacak ilk müdahalenin kalbini steteskopla dinlemek olması gerektiği dışında pek de bir şey öğrenememişim ben bu adamlardan.

Ha bir de kalbi 39 dakikadır durmuş bir hastaya -V Fib. bayılıyorum bu terime- tekrar kalp mesajı yapmamak gerekiyormuş, zira 39 dakikadır oksijen alamayan beyin o saatten sonra gelen oksijeni almayıp fotosentez yapıyormuş.

Ben ER'ın kalabalıklığını seviyorum. Çok kalabalık; hastalar, personel, hastane, bana memleketimi hatırlatıyor ;)

Ben de size bir albüm tavsiye edeyim; şu sıra çingene müziklerine sardığımı bilen bir arkadaş yollamış Everything is İlluminatied filminin OST'sini. Özellikle Amari Szi Amari'yi dinlemeden geçmeyiniz.

Son olarak nostalji demişsin: Miriam Makeba'dan "Pata Pata" diyerek elini gördüğümü söylüyorum :)

Bir sonraki yazgeçte görüşmek dileğiyle esen kalınız.